Medeniyetin sübjektif temelini bunlar teşkil eder. Medeni hamlenin manevi özü budur. Pozitif özü ise, tabiatı insan gücüne ram eden rasyonel temellerdir. Bu özelliği ile, medeni hamle, insan aklının ve ruhunun tabiatın sırlarını çözerek ona hakim olmasıdır. Medeniyetin rasyonel ve subjektif kutuplarının birleşmesi ve sentezlenmesi ancak sitede oluşur.Gelişme ve yücelmenin esası olan medeni gelişmenin sosyal, rasyonel ve sübjektif temelleri bunlardır. Medeni gelişmenin bu temellerini geliştirmek azmindeyiz.
10) Gelişme ve yeni insan:
Dünyamızı değiştiren; güzelleştiren, insan hayatını daha anlamlı kılan ve kolaylaştıran bütün hareketler çağlarına göre çok farklı olan insan tipinin ortaya çıkışı ile başlar. Toplumun ve çağın problemlerine değişik bir bakış açısı getirir. Ahlak telakkisi, dünyaya bakış tarzı büyük değişimin öncüsü olacak insan tipini karakterize eder. Medeniyetlerin, özellikle batı medeniyetinin değişim merhalelerinin başlangıcında, değişik bir insan tipini görürüz. Medeni değişimin yeni safhasını gerçekleştirip yönetecek insandır. Bu yüzden medeni hamlemizi gerçekleştirecek insanın istenen özelliklere kavuşabilmesi baş meselelerimizdendir. Milli, manevi ve ahlaki değerleri, insanlığın ahlaki ve manevi mirası ile zenginleştirmiş, kıymetlendirmiş; pozitif ve rasyonel düşünceyi benimsemiş medeni yücelişin rehber kadrolarına şiddetle ihtiyaç vardır. Elbette bu görevin yerine getirilmesini bilim, ahlak ve teknolojinin ülkemizde geliştirilmesi ile görevli kurumlarımızdan beklemekteyiz. Bu yüzden milli eğitim , diyanet hizmetleri, araştırma ve geliştirme çabalarını ıslah etmeyi başlıca görevlerimiz arasında sayıyoruz.
11) Yeni medeniyet safhasının hedefleri:
Medeni ilerlemenin maddi şartı, köylerin ve şehirlerin medeni hamlenin fışkıracağı site seviyesine gelmesidir. Siteleşen toplum, medeni hamlesini başarıyla yönetecek; maddi açıdan sanayi ötesi toplum düzeyine gelirken, insanın maddi ümranın efendisi haline gelmesi, hür olması, kültür ve sanatın yüksek sentezlerine uylaşması mümkün olacaktır. Bu, çağdaş medeniyetin de sorusuna verilmiş bir cevap olacaktır. Maddi ilerleme ile manevi gelişmenin ahenkli birliği. Bütün temel politikaların bu amacı gerçekleştirmek için seferber edilmesi elzemdir.

B) MİLLİ SOSYO-KÜLTÜREL DEĞİŞİM OLARAK GELİŞME

1) Millet vakıası:
Millet dediğimiz modern toplum, çok uzun bir tarihi geçmişin, müşterek hatıraların, toplum şuuruna sinmiş kabullerin, değerlerin, umutların; özelleşmiş duyuş, düşünüş ve davranış tarzının, birlikte yaşama azminin, mesuliyet duygusunun ve müşterek dilin yoğurduğu bir tarih ve kültür olayıdır. Değişen maddi kültüre rağmen, değişmeyen bu özellikleri itibariyle de manevidir. Uzun tarih geçmişi, insan topluluklarını yoğura yoğura onları birbirinden farklı sosyo-kültür toplulukları haline getirir. Bu büyük gelişimden sonra insanlar bir yığın, bir kitle olmaktan çıkarak, ferdiyetlerinin varoluş ve devamının şartı olan milli kimliğin üyeleri seviyesine yükselirler.
2) Millet gerçeğinin insani amacı:
İnsanoğullarının, insan nevi gibi müşterek bir kökten gelmelerine rağmen; millet aileleri halinde farklılaşmaları, gelişmeyi amaçlayan hilkatin bir harikasıdır. Ve farklılaşmanın tabii amacı, evrensel barış, işbirliği ve insanoğlunun müşterek gelişimini sağlamaktır.
3) Fert ve sosyo-kültürel çevre ilişkileri, şahsiyet ve milli kimlik:
Ferdin, çıplak tabiatın haşin şartlarında yok olup gitmesini engelleyen toplumsal çevre, aileden beşeriyete kadar uzanan değişik ilgi türlerini oluşturur. Aile, yerleşik sosyal birimler, köy, kent, meslek, dini camia, millet ve beşeriyetle ilgiler; her biri kendi mahiyetine uygun sosyal, manevi ve bütüncül ilişkiler halinde şekillenir. Bu ilgi tarzları arasında bir tearuz hali yoktur ve olamaz. Bu ilişkiler şebekesine ancak milli kimliğimizle katılabiliriz. En objektif, en evrensel olan kültür olgusunda bile milli kimlik, bu kabulü sağlayan bir algılama tarzıdır. Çünkü bütün farklı kültürler , en objektif olan değerleri bile kendi kültür kalıplarına göre seçer, yorumlar ve özümler. Bu itibarla milli kimliğin kıskançlıkla korunmasını sadece milli değil, insani bir görev olarak kabul ediyoruz.